Vizesiz gidilebilecek en güzel şehirlerden biri olan Belgrad, bizim de uzun zamandır görmeyi istediğimiz yerlerin başında geliyordu. Sonunda, Makedonya ile birleştirerek 9 günlük bir gezi şeklinde planladık ve bu 9 güne 4 farklı şehir sığdırarak, hem en ekonomik, hem de en keyifli gezilerimizden birini gerçekleştirdik. Rotamız; Üsküp (ve Matka Kanyonu), Ohrid, Novi Sad ve Belgrad şeklindeydi.
Belgrad’a gelmeden önce, karşımızda daha sakin ve daha sıkıcı bir yer bulacağımızı düşünüyorduk. Sanki canlı olan tek şey gece hayatıymış gibi bir kanımız vardı nedense. Ama hareketli ve eğlenceli yapısıyla, Berlin’den sonra bizi en çok dumura uğratan şehir burası oldu. Hayat resmen sokakta dostum! Abartmıyoruz, sabahtan akşama kadar her sokak canlı, her cafe/restoran doluydu. Bu insanlar çalışmıyor mu, okumuyor mu, işin sırrı ne bilen varsa bizi de aydınlatsın.
Genel Bilgiler
Sırbistan’ın başkenti ve en büyük şehri olan Belgrad, beyaz şehir (Beo-grad) anlamına geliyor ve konum olarak Tuna ve Sava nehirlerinin kesiştiği bölgede yer alıyor. Bölgenin M.Ö 7000 yılına uzanan köklü bir tarihi var. Zaman içerisinde Macarlar, Habsburglar ve Osmanlı İmparatorluğu tarafından yönetilmiş, 1830 yılından sonra da bağımsız Sırp devletlerinin himayesi altına girmiş. Birinci Dünya Savaşı’nda Balkanlarda en çok saldırı alan yer Belgrad ve çevresi olmuş. 1929 yılında ise, Sırp, Hırvat ve Slovenlerin birleşmesiyle kurulan Yugoslavya Krallığı’nın başkenti ilan edilmiş. (Yazının devamında da bahsettiğimiz Zemun bölgesinin Belgrad sınırlarına dahil edilmesi bu dönemde gerçekleşmiş.)
İkinci Dünya Savaşı sırasında, hükümetin savaştan uzak kalma çabaları başarılı olmamış ve şehir Naziler tarafından işgal edilip büyük hasar almış. Alman işgali, şehir 1944 yılında Kızıl Ordu ve Yugoslav Partizanları tarafından kurtarılana kadar devam etmiş. 1945 yılında ise, Mareşal Tito Belgrad’da Yugoslavya Federal Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşunu ilan etmiş. Savaş sonrası bu dönemde Belgrad endüstriyel alanda hızla gelişmiş ve büyümüş. Şehirde “Novi Beograd” yani Yeni Belgrad olarak bilinen bölgenin yapımı da bu yıllarda başlamış.
Bidiğimiz üzere 90’lı yıllar, Balkanların en karışık ve karanlık dönemlerinden biri. Bu süreçte Belgrad’da çok sayıda protesto ve ayaklanmalar gerçekleşmiş. Bölgedeki kaos, Kosova savaşından sonra, 1999 yılında şehir NATO kuvvetlerince bombalanana dek sürmüş. Bu bombalama ile şehir büyük yıkıma uğramış. Bugün baktığımızda ise, bu yıkımın ardından gayet iyi toparlanmış bir Belgrad buluyoruz karşımızda. Sırpların sevecenliği karşısında da, bir kez daha savaşın, ırkçılığın temelinde milletlerin değil, siyasi sebeplerin yattığını anlıyoruz. Kitleleri peşinden sürükleyen yanlış liderlerin ve kötü günlerin geçici, insanlığın ve iyiliğin kalıcı olduğunu tekrar tekrar hatırlatıyor burası bize.
Ulaşım
UÇAKLA ULAŞIM: İstanbul’dan Belgrad’a birçok firmanın doğrudan uçuşları var. Türkiye’nin herhangi bir yerinden İstanbul aktarmalı olarak buraya ulaşmanız mümkün. Yaklaşık 2 saatlik bir yolculuk sonrası Belgrad’da oluyorsunuz.
Havaalanından Şehir Merkezine Ulaşım: Belgrad Nikola Tesla Havalimanı’na vardığınızda şehir merkezine gitmek için 72 numaralı otobüsü kullanabilirsiniz. Yarım saat-45 dakika gibi bir sürede şehir merkezine varılıyor ve biletler otobüsün içerisinde şoförden alınabiliyor. Biletinizi tek yön alabileceğiniz gibi, burada kalma sürenize göre bir veya birkaç günlük tüm ulaşım araçlarında kullanabileceğiniz BusPlus kartı da alabilirsiniz. Bu kartları şehir merkezinde otobüs duraklarının etrafındaki büfelerden de temin edebiliyorsunuz. Hatta büfelerden alacağınız biletler, otobüsün içinde alacağınızdan bir miktar daha uygun fiyatlı oluyor.
Kartınızı aldığınız saatten itibaren kullanım süreniz başlıyor ve her binişte aracın içindeki makinelere okutmanız gerekiyor. Almasam ne olur demeyin, neredeyse her seferde kontrol yapılıyor, biletiniz yoksa cezası 20€. Bir de bizim aldığımız büfedeki kadın uyarmıştı; olur da kartınızın süresi bitmiş olur ve fark etmezseniz, kontrol memuru da sizden kimlik isterse, ne olursa olsun sakın kimliğinizi vermeyin, burada sadece polisin kimlik sorma hakkı var. Tabi yine de hoş bir durum değil, dikkatli olun ve bitiş süresini mutlaka göz önünde bulundurun.
Otobüs dışında, şehir merkezine taksi ile ulaşmayı da tercih edebilirsiniz. Biz hiç kullanmadık ama ortalama 2000 Dinar’a şehir merkezine gidilebildiğini duyduk. Siz yine de pazarlık yapmayı ihmal etmeyin. Balkanların hemen hemen tüm şehirlerinde pazarlıkla taksi fiyatlarının oldukça düşürüldüğünü biliyoruz. Size ilk verdikleri fiyat çoğunlukla normalden yüksek oluyor.
OTOBÜSLE ULAŞIM: Belgrad’a uçakla değil de, bizim yaptığımız gibi farklı bir şehirden otobüsle gelecekseniz, terminal oldukça şehir merkezinde yer aldığından işiniz çok daha kolay olacaktır. Bizim konakladığımız apart da merkezde olduğu için, terminalden yürüyerek geçip eşyalarımızı bırakmamız ve geziye başlamamız sadece yarım saatimizi aldı.
Şehir merkezine vardığınızda ise, genellikle toplu taşımayı kullanmaya ihtiyacınız olmayacak diyebiliriz. Tüm gezilecek yerler birbirine yakın konumda. Biz de sadece Zemun bölgesine giderken otobüs kullandık. Yürümeyi sevmiyorsanız da ulaşım genellikle tramvay, otobüs ve metro ile sağlanıyor, bu şekilde istediğiniz her yere kolaylıkla gidebilirsiniz.
Ne Zaman Gidilir?
Eminiz ki yeşili bol Belgrad’ın her mevsimi ayrı güzeldir. Burada, yılın her zamanı şehri güzelleştirecek ve seyahatinizi benzersiz kılacak aktiviteler, festivaller bulabilirsiniz. O nedenle, gideceğiniz tarihleri geziden beklentinize göre seçmelisiniz.
-Eğlence amaçlı gidecekseniz, Belgrad’ın meşhur gece hayatı her mevsim hız kesmeden devam ediyor. Ancak, nehirde çılgın tekne partileri için yaz dönemini tercih etmeniz gerekiyor. Ağustos ayında gitmeyi düşünüyorsanız, geleneksel Bira Festival’inin tarihlerine de göz atmanızı tavsiye ederiz.
-Caz severler için her sene ekim ayında Beogradski Jazz festivali düzenleniyor. Sonbaharın renkli güzelliğine caz esintilerinin eşlik edeceği düşünülünce, bu dönemde yapacağınız gezilerin daha bir romantik olacağı aşikar.
-Belgrad’a bir saat mesafedeki Novi Sad’da düzenlenen Exit Müzik Festivali’ne gitmek isterseniz temmuz ayını tercih etmeniz gerek. Hatta “maksat festivale gelmek, gelmişken de Belgrad’ı gezicez” derseniz de şaşırmayız, ne de olsa iki kez En İyi Büyük Festival ödülünü almış bir organizasyondan bahsediyoruz. (Novi Sad hakkında daha detaylı bilgi edinmek isterseniz Novi Sad Gezi Rehberi yazımıza göz atabilirsiniz.)
-Yılın en sevdiğimiz aylarından biri olan mayıs ayı içerisinde, tüm Sırbistan’da müze geceleri düzenleniyormuş. Eğer ziyaretiniz bu tarihlere denk gelirse, müzeleri ücretsiz gezme imkanı bulursunuz.
-Sezon kalabalığı olmasın, hem de gezimiz bir tık daha ekonomik olsun derseniz bizim gibi mart-nisan aylarını seçebilirsiniz. Tabii bu dönemde hava şartları bazen çok kötü olabildiği için işiniz biraz şansa kalıyor.
Kaç Gün Kalınır?
Sokaklarında amaçsızca gezmekten keyif aldığımız, her daim hareketli şehirlere asla doyamıyoruz. Siz de bizim gibiyseniz, Belgrad’a gelirken elinizi korkak alıştırmayın efendim. Ne kadar uzun kalsanız da illa yapacak bir şeyler bulursunuz. Zaten şöyle civardaki yerlerle birlikte sindire sindire gezmek istiyorsanız, yarım gün Zemun bölgesi, e bir gün Novi Sad falan derken bir bakmışsınız minimum 3, 4 hatta 5 gün gitmiş. O kadar zamanımız yok, şehir içindeki temel yerleri gezsek yeter derseniz 2 gün yeterli. Ama Belgrad’ı bizim kadar severseniz iki gün yetmeyecektir ve muhtemelen tekrar gelmek için bahaneler arayacaksınız. 🙂
Nerede Kalınır?
($) Sophie’s Sweet Apartment: Gayet merkezi konumda, çok şirin dizayn edilmiş minik bir studio daire. İçinde Harry Potter’ın merdiven altındaki odası gibi minyatür bir yatak odası bulunuyor. Yatak böyle minicik dolap gibi bir yere yerleştirilmiş. Bizce farklı bi tecrübe olsa da, yok benim klostrofobim var kalamam öyle yerde derseniz salondaki kanepe de gayet yeterli bir yatak haline geliyor:) (Güncelleme; booking’de çıkmıyormuş, sanıyoruz artık kiralanmıyor.)
($$) Black Pearl Luxury Suites, Mark Hotel, Ben Akiba Luxury Suites oldukça güzel ve konforlu daireler sunuyorlar. Biz çoğunlukla şehir merkezinde konaklamayı tercih ettiğimiz için, çok fazla merkeze uzak alternatifler önermiyoruz. Bu bahsettiklerimiz de, konum ve fiyat dengesi olarak en ideal yerlerden birkaçı.
($$$) Bütçe açısından sıkıntınız yoksa da, Hotel Moskva, Hilton Belgrad, Courtyard by Marriot bölgenin en popüler otellerinden. Konumlarının ne kadar güzel olduğunu gezerken zaten göreceksiniz, e tabii fiyatları da bi o kadar yüksek. Özellikle Hotel Moskva, tarihi önemi bakımından da oldukça dikkat çekiyor. Yüz yılı aşkın süredir hizmet veren otelin müşterileri arasında kimler yok ki; Brad Pitt, Robert de Niro, Albert Einstein, Maxim Gorki, Alfred Hitchcock ve daha nice yazarlar, ünlü siyasetçiler…
Ne Yemeli?
Kahvaltı
Hemen hemen her sokakta bulabileceğiniz fırınlarda, börek veya sandvichlerle kahvaltınızı yapabilirsiniz. Hleb & Kifle(Хлеб & Кифле), birçok şubesi bulunan yaygın bir fırın zinciri. Bizim favorimizse Skroz Dobra Pekara (Скроз Добра Пекара) oldu. Üzeri bol susamlı pizza dilimleri aşırı lezzetliydi.
Öğlen/Akşam Yemeği
Belgrad yemek açısından çokça seçenek bulacağınız ve hiç sıkıntı yaşamayacağınız bir şehir. Yerel yemeklerinden, Uzak Doğu mutfağına, Cevabi köftesinden, adım başı karşılaşacağınız dilim pizzacılara kadar ne ararsanız var. Ben kendi yemeklerimden şaşmam diyenler için, dönerciler ve Türk restoranları da bulunuyor. Denediklerimizi şöyle sıralıyoruz;
Restourant Sarajevski; Cevabiyi tüm Balkan ülkelerinde bulabilirsiniz, ama bize göre Bosna Hersek ve Makedonya’da bir tık daha güzel yapıyorlar. (Gerçi Bosna’da tuz oranını biraz abarttıklarını kabul ediyoruz.) Sarajevski de bu nedenle ismine bakarak tercih ettiğimiz bi mekan oldu. Meğer Saraybosna’daki Galatasaray mekanının bir diğer şubesiymiş ki, bunu da gidince öğrendik. Lezzet açısındansa normal, aman mutlaka burada yemelisiniz diyemeyiz. Şehir merkezinde daha iyi yapan yerler muhtemelen vardır. Fiyatlar da ortalama seviyede (10’lu cevabi:440 RSD-3,75 €, salata:180 RSD-1,35 €, yerel biraları:160 RSD – 1,5 € )
Asia Food; Burası şehri gezerken iki farklı şubesini görüp hadi bu akşam da burada yiyelim diyerek doğaçlama girdiğimiz bir yer oldu. İçerideki kalabalıktan anladığımız kadarıyla oldukça popüler bir Uzak Doğu restoranı. Noodle ve pirinç seçeneklerinden birini ve yanına da iki çeşit et/sebze yemeği seçiyorsunuz. Evet, hepsinin aynı tabağa konulması ve tüm yemeklerin birbirine karışması pek iştah açıcı durmayabilir. Hatta aşağıdaki resmi Vedat Milor görse, muhtemelen tüm nazik kişiliğini bir kenara bırakıp suratımıza tükürür ama söz konusu noodle olunca dayanamıyoruz napalım shdjh…. Bu arada porsiyonları da gayet doyurucu, özellikle baharatlı dana-mantar sotesi çok lezzetliydi. İki porsiyona toplamda 800 RSD (6,8 € ) ödedik.
Homer Pizza; Knez Mihailova Caddesinin sonundan, Terazije Bulvarına çıkarken tam karşınızda göreceğiniz, aç olmasanız dahi bir dilim alıp yeme isteği uyandıran, her daim sıcak ve lezzetli pizzalar bulunduran büfe. Ara öğün olarak birer dilim yiyince dayanamadık, ertesi gün akşam yemeği için tekrar uğradık 🙂
Skadarlija’daki Kafana’lar: Sokak boyunca hepsi birbirinden güzel Kafana denilen yerel restoranları göreceksiniz. Birçoğunda akşamları canlı müzik oluyor. Sırbistan’ın yerel müzikleri eşliğinde, geleneksel yemeklerini denemek isterseniz, mutlaka bir akşamınızı buraya ayırın. Fiyatların çok ucuz olduğu söylenemez ama orta düzeyde diyebiliriz. Dva Jelena burdaki en popüler mekanlardan biri.
Cafe
Aviator Cafe Explorer: Makedonya’da lezzetsiz makine kahveleriyle geçirdiğimiz 4 günün sonunda, iyi kahveye hasret kalan bünyelerimize ilaç gibi gelmiş nimettir kendisi. Bu denli beğenmemizin sebebi 4 gün kafeinsiz kalmamız da olabileceği için beklentileri arşa çıkarmak istemeyiz, ama kötü bir kahve içmeyeceğinizi de garanti ederiz. Menüdeki çok çeşitli kahve çekirdekleri arasından istediğinizi seçiyorsunuz (bu konuda çalışanlar memnuniyetle yardım ediyorlar), fincanın dibinde espresso şeklinde ve yanında bir demlik suyla beraber servis ediliyor ve böylece americano mantığıyla kahvenin sertliğini istediğiniz gibi ayarlıyorsunuz. Tek eksi yanı, mekanın havasız, aşırı kalabalık ve gürültülü olmasıydı, yorgunluk giderip kafa dinleyelim diye girdiğimiz mekandan dışarıya oh be dünya varmış diye attık kendimizi. Yine de iyi bir kahve uğruna çekilen çile kutsaldır diyor, adresini şöyle bırakıyoruz; (59a, 11000, Gundulićev venac)
Dorcol Cafeleri; Dorcol bölgesinde gezerken öyle farklı dekorlu, öyle güzel cafeler gördük ki her birini denemeye kalksak gezimizin tamamını burada geçirmemiz gerekirdi. Biz de içlerinde en ilginç bulduğumuzdan içeri attık kendimizi (adını söyleyin deseniz, bilmiyoruz:)). Aşağıdaki resimde göreceğiniz üzere; içerde bol miktarda 80-90’lı yılların ikonları ve oyuncakları olan, duvarları balkabağı renginde sevimli bir mekandı. (Bu kadar karışık dekor fena halde anksiyete krizine neden olabilir orası ayrı tabi…) O minicik yerde Türk kahvesi bulmamızsa ayrı bi sevinçti. Üstelik büyük nescafe fincanlarında gelen 2 duble Türk kahvesine sadece 200 RSD (1.7 €) ödedik.
Bonus: Tabii ki Sırbistan’ın yerel biralarını denememek olmaz. Jelen ve Lav raflarda en çok gördüklerimiz. İkisi de içimi kolay, oldukça lezzetli biralar. Market fiyatları 50 ila 65 RSD arasında değişiyor. (aşağı yukarı 0,5 €)
Bununla birlikte bir de, muhtemelen gitmeden namını çokça duyacağınız %40 alkollü Sırp rakıları var ki, sek şekilde shot olarak içildiğinden dikkatli olmanız tavsiye olunur:) Çeşitli meyvelerden yapılanların yanında, en sevilenlerinden biri de ballısı imiş. Skadarlija bölgesinde kafanalarda deneyebilirsiniz.
Gezilecek Yerler
Öncelikle, gitmeden önce telefonunuza Belgrad Talking uygulamasını indirmenizi tavsiye ederiz. Çevrimdışı olarak kullanılabilen ve gezilecek yerleri gösterip, buralar hakkında bilgi veren detaylı bir rehber niteliğindeki bu uygulama bizim çok işimize yaradı. Temel olarak görülmesi gereken yerler ise bizce şöyle;
Aziz Mihail Katedrali(1) : İlk sıraya yazmamızın sebebi, Kalemegdan’a doğru giderken yolumuzun üzerinde denk gelmemiz. Fakat kapalı olması sebebiyle içeriye giremedik. Burası Sırp Ortodoks’ların en önemli ibadethanelerinden birisiymiş. Tam karşısında da görkemli bir binada Sırp Ortodoks Kilise Müzesi yer alıyor. Siz de gezinize bu yol üzerinden başlayıp, Kalemegdan ve Knez Mihailova ile devam edebilirsiniz.
Bir de haritada numaralandırmadan işaretledik ama katedralin yakınlarında Prenses Ljubica Konağı var.Osmanlı Devletine karşı yapılan Sırp ayaklanmasının lideri olan Sırp Prensi Miloš Obrenović’in, karısı Ljubica ve çocukları için inşa ettirdiği Osmanlı mimarisiyle yapılmış bu konak, 19. yy’dan kalma yapılar arasında, en iyi şekilde korunan konut olma özelliğini taşıyor.
KALEMEGDAN (2): Hiç şüphesiz Belgrad’da gezeceğiniz en önemli, en tarihi bölge Kalemegdan. (Tabii siz ona Kale Meydan da diyebilirsiniz.) Şehrin Osmanlı egemenliğine katılmasıyla birlikte bu bölgede yaşayan Hıristiyan topluluklar günümüzde İstanbul’da Belgrad Ormanları olarak bildiğimiz bölgeye gönderilmiş. (Bu bilgiyle birlikte, içinizden bazılarına bir aydınlanma geldiğini hissediyoruz:)
Kalemegdan esasen, son birkaç yıl içerisinde düzenlenip ziyarete açılmış. İçerisinde tenis kortlarından, dinozor parkına kadar tarihi bölgelerde görmeye çok da alışık olmadığımız bölümler var (siyasi şaka yapmak istemiyoruz….:)). Bunun yanında müzeler, heykeller, anıtlar, hediyelik eşyacılar ve manzaraya karşı soluklanabileceğiniz geniş bir park bulunuyor.
Burayı detaylıca gezmek için yarım gün ayırmanız gerekiyor. Bölge (tabii ki müzeler haricinde) 7/24 ziyarete açık ve giriş ücretsiz. Burada görmeniz gereken önemli yerler şöyle;
- İstanbul Kapısı (3): Kalede hem Dış hem de İç İstanbul Kapısı bulunuyor. Haritada işaretlediğimiz İç İstanbul Kapısı, kalenin ana girişi ve 1750’li yıllarda yapıldığı tahmin ediliyor.
- Saat Kulesi (Sahat Kula) (4)
- Askeri Müze (Military Museum) (10), Doğa Tarihi Müzesi (Gallery of Natural History Museum)(9), İşkence Müzesi (Torture Museum)(5) –
- The Victor-Pobednik (8): Sırbistan’ın Osmanlı ve Avusturya- Macaristan İmparatorluklarına karşı, Balkan Savaşları ile Birinci Dünya Savaşı’nda kazandığı zaferlerin anısına yaptırılan anıt heykel.
- Damat Ali Paşa Türbesi(6) ve Mehmet Paşa Çeşmesi(7)
Bölgede en çok ilgimizi çeken yerlerden biri daha önce Nürnberg zindanlarında da benzerini gördüğümüz İşkence Müzesi’ydi. Ama gittiğimiz iki gün boyunca da bilmediğimiz bir nedenden ötürü kapalı olunca, ne yazık ki gezemedik.
Knez Mihailova Caddesi (11): Şehrin en işlek ve en ünlü caddesi. Gidilen her şehirde, bizdeki İstiklal Caddesi’ne benzetilen bir yer illa ki olur ya, Belgrad’ın İstiklal Caddesi de burası işte. Kalemegdan’dan çıktığınızda hemen karşınızda kalıyor ve Kalemegdan ile Cumhuriyet Meydanı ve Terazije Bulvarı’nı birbirine bağlıyor. Yol boyunca çeşit çeşit mağazalar, cafeler ve restoranlar var. Binaların tarihi dokusuna hiç dokunulmadan, böyle bir alışveriş bölgesi haline getirilmesine bayıldık. Gezerken Avrupa’nın meşhur caddelerinden farksız olduğunu hissediyorsunuz. İsterseniz caddeyi boydan boya geçerek Terazije Bulvarı’ndan gezilecek yerlere devam edebilir, isterseniz de ara sokaklarda dolaşıp cafe/restoranlarda takılabilirsiniz ama bizim öyle çok dikkatimizi çeken, önerebileceğimiz bir mekan olmadı bu bölgede.
Cumhuriyet Meydanı (Trg Republike)(12): Belgradlıların buluşma noktası ve şehrin en önemli meydanı. Meydanın tam ortasında, bölgedeki Osmanlı egemenliğine son veren kişi olarak bilinen Prens Mihailo Obrenović’in heykeli var ve söylenenlere göre, bir eliyle Osmanlı’ya İstanbul yolunu gösteriyormuş. Sırbistan Ulusal Müzesi(13), Belgrad Ulusal Tiyatrosu(14) burada göreceğiniz önemli yapılardan birkaçı.
Cumhuriyet Meydanı’nın devamında, şehrin en önemli bulvarlarından birine; ismini Osmanlıların su dağıtımı için inşa ettiği su kulesinden alan, Terazije Bulvarı’na (15) çıkıyorsunuz. Yol üzerinde çokça cafe, restoran ve market göreceksiniz. Ayrıca Belgrad’ın sembol binalarından biri haline gelmiş tarihi Moskva Oteli de bu bulvarın başında buluyor.
Nikola Tesla Müzesi’ne giderken yolunuzun üzerinde göreceğiniz Sırbistan Ulusal Meclis Binası (16) güzel mimarisiyle mutlaka dikkatinizi çekecektir. Bunun hemen yanında bulunan Tasmajdan Park(17) ise, şehrin ortasında dinlenip soluklanabileceğiniz bir alan sunuyor. Parkın içerisinde bir Sırp-Ortodoks kilisesi olan ve Bizans mimarisini canlandırmak amacıyla yapılmış St. Mark Kilisesi’ni(18) ziyaret edebilirsiniz.
Nikola Tesla Müzesi (19) denince Belgrad, Belgrad denince Nikola Tesla Müzesi geliyor akla şüphesiz. Hal böyle olunca beklentiler de yüksek oluyor ve bir çok kişi için beklentilerin altında kalıp hayal kırıklığı yaratabiliyor Tesla müzesi. Bizim içinse, günümüzde hayatımızı kolaylaştıran birçok buluşun mucidine bir saygı duruşu gibiydi burayı ziyaret etmek. Tesla’nın kişisel eşyalarının ve hatta küllerinin bulunduğu kabın sergilendiği müzede, büyük dehanın hayatını anlatan bir video izliyor, ayrıca floresan lamba ile bobin deneyine katılabiliyorsunuz. Müze biz gittiğimizde yalnızca rehber eşliğinde gezilebiliyordu. Gelmeden önce İngilizce rehberli turun saatlerini kontrol etmenizi öneririz. Giriş kişi başı 600 dinar. (5€ civarı)
Aziz Sava Katedral’i (20) yapımının neredeyse yeni yeni tamamlanması nedeniyle Belgrad’ın en modern görünümlü kilisesi denebilir. Yeni yeni dediğimize bakmayın, 1935 yılından beri inşa edilmeye çalışılmış, fakat İkinci Dünya Savaşı bombardımanı, siyasi sebepler falan derken bir türlü tamamlanamamış. Biz gittiğimizde hala içeride yapımı devam eden bölümler vardı ama ziyarete ve ibadete açılmış durumda. İç mimarisinin de oldukça gösterişli olduğunu söylemeden geçemeyeceğiz. Balkanların en büyük Ortodoks kilisesi olma özelliğini de taşıyan Aziz Sava Katedrali, görünümü bakımından Ayasofya’ya benzetiliyor.
Dorcol (21) Belgrad’ın ayakta kalan en eski semtlerinden biriymiş. 2000’li yılların başından beri Savamala ile birlikte yükselişe geçmiş, bi güzelleşmiş, sokak sokak gezilesi, cafe-restoranları görülesi bir yer olmuş. Yetmemiş, BBC, The Guardian, Time Out gibi dergilere göre en cool 50 mahalle arasına girmiş.
Bayraklı Cami (22): Kim tarafından yapıldığı bilinmeyen caminin ilk olarak 1575 yılı civarında inşa edildiği tahmin ediliyor. Oldukça sade bir yapıya sahip. Pasarofça Anlaşması ile, Belgrad’ın Avusturya’ya bırakılmasından sonra 22 yıl boyunca kilise olarak kullanılmış. Ardından Belgrad yeniden Osmanlı’nın eline geçince tekrar camiye çevrilmiş. Osmanlı-Avusturya savaşlarında büyük hasar almış, 2004’te Kosova olaylarında yakılmış derken defalarca tadilat geçirmiş. Günümüzde halen ibadete açık durumda.
Çukur Çeşme (23): tarihi açıdan Sırplar için oldukça önemli bir anıt. Belgrad’da yaşayan Sırplar ve Türkler’in arasının oldukça gergin olduğu 1862 yılında, çeşmeden su almaya gelen 16 yaşında bir Sırp genci ile Osmanlı Askeri arasında çıkan tartışma sonucunda Sırp genç burada ölmüş. Bu olay, şehirdeki gerginliğin kontrolden çıkıp, Sırplar ve Türkler arasında çatışmaların patlak vermesine ve hatta iki taraf arasında şehrin bombalanmasına kadar gitmiş. 3 gün süren çatışmalar boyunca yerleşim yerleri, ibadethaneler tahrip edilmiş, çok sayıda insan ölmüş. Sonrasında imzalanan bir protokol ile de Belgrad’da yaşayan Türklerin bölgeden göç ettirilmesine karar verilmiş ve burada yaşayan binlerce Türk bu şekilde zorunlu göçe tabi tutulmuş. Tüm bu sürecin başlangıcı olan Çukur Çeşme Olayı da kimi Sırp tarihçiler için, kendi bağımsızlık mücadelelerinde önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilmiş.
Skadarlija(24): Paris’in Montmartre’sine benzetilen, Belgrad’ın en bohem sokağı. Zamanında yazarların, ressamların, sanatçıların buralarda takıldığı ve yaşadığı söyleniyor. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi, kafana denen yerel restoranların çoğunluğu burada yer alıyor.
Savamala (25); Savamala, eski ve bakımsız görünüşünün altında, graffitiyle renklenmiş sokaklarıyla, aşşırı güzel cafe-barlarıyla gençlerin akınına uğrayan bölge. Şehrin her yerinde keşfedilecek güzel mekanlar olmasına bayıldık diye boşuna demiyoruz. Keşke daha fazla vaktimiz olsaydı da hepsini gezebilseydik.
Ada Ciganlija (26) : Belgrad’ın Sava nehri tarafında, yapay olarak kıyıya bağlanmış bu yarım ada “Belgrad’ın denizi” olarak biliniyor. Plajı ve spor olanaklarıyla yazın halk tarafından resmen istila ediliyormuş. (Şaka yapmıyoruz, hafta içi 100.000, hafta sonu 300.000 ziyaretçiden bahsediliyor. )
Zemun (27) şirin sokakların ve evlerin bulunduğu, nehir kenarında yürüyüş yapıp keyifli vakit geçirebileceğiniz, Yeni Belgrad bölgesinde yer alan küçük bir semt. Aman mutlaka görelim şeklinde değil de, daha çok şehir içinde gezilecek yerleri tamamladık, zamanımız da var diyerek gidebileceğiniz bir yer bizce. Zemun’da, Belgrad’dan bağımsız farklı bir şehirdeymiş gibi hissederseniz şaşırmayın, 20. yy’a kadar Belgrad’a dahil değilmiş zaten. Mimari olarak Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun izlerini taşıyan bölgede görebileceğiniz önemli yerlerden biri Gardos Tepesi. Tepeye çıktığınızda, Gardos Kulesi’ni (diğer adıyla Milenyum Anıtı) göreceksiniz. Panaromik olarak Tuna nehri manzarasını izlemek isterseniz, 200 Dinar karşılığında kulenin tepesine çıkabilirsiniz.
Zemun bölgesinin merkezine indiğinizde, denk gelirseniz yerel pazarı ziyaret etmenizi öneririz. İthal atıştırmalık ürünlerin de bulunduğu tezgahlarda “Almanya’dan gelen akraba çikolatası” olarak bildiğimiz Nussknacker’ı görünce sevinçten çıldırma noktasına geldiğimizi itiraf ediyoruz. (Bol miktarda stoklayıp geldiğimizi söylememize gerek yok heralde…)